gör
Aydın
Tralleis Antik Kenti
Aydın ili merkezinde bulunan, antik Tralleis kenti, Ayasofya’yı inşa eden Mimar Anthemios ve tıp tarihinde önemli bir yere sahip olan Hekim Aleksandros’un doğup, büyüdüğü kenttir. Anadolu’daki en görkemli Gymnasium hamam yapılarından olduğu anlaşılan ve Aydın ilinin simgesi durumundaki, halk arasında “Üçgözler” olarak bilinen tarihi yapının yer aldığı kent, Menderes havzasının verimli toprakları üzerine kurulmuştur.
Roma dönemine ait bir hamam, tiyatro, agora, stadium kentin diğer yapılarındandır.
İlkçağda ürettiği deriler ve kırmızı renkli çanak çömlek ile ünlü olan kent, Apollonios ve Tauriskos isimli iki büyük yontu ustasını yetiştirmiştir. Heykel sanatının dünyaca ünlü iki heykeli olan Farnese Boğazı ve Genç Atlet isimli heykeller de Tralleis’in gün yüzüne çıkan harikalarındandır.
MS 1-2. yüzyılda Tralleis civarında yaşayan Seikilos adındaki bir gence ait olan mezar taşının üzerinde, Grekçe bir melodinin söz ve bestesi yer almaktadır. Yapılan araştırmalar sonucu bu melodinin bilinen en erken şarkılardan olduğu anlaşılmıştır.
Yazıtı önemli kılan güftenin her hecesinin üzerinde birer notanın yer almasıdır. Antik dönemlerden günümüz küçük parçalar halinde çok az sayıda melodi gelmiş olup, Seikilos tam olarak ele geçmiştir.
Kuşadası
Adını limanın girişindeki Güvercin Adası’ndan alan ilçe, Türkiye’nin önemli turizm merkezlerindendir. Aydın’a 71 km uzaklıkta bulunan kent, Efes, Meryem Ana, Milet, Didim, Pamukkale, Marmaris, Bodrum gibi önemli turistik merkezlerin odağında bulunmaktadır. Yat limanı, çok sayıda plajı, doğayla iç içe kamp alanları, eğlence mekanlarıyla renkli ve canlı bir tatil deneyimi sunar.
Çıban (Yavansu) Kaplıcası, Venüs, Güzelçamlı ve Davutlar Kaplıcaları, Aslanlı ve Zeus Mağaraları, Dilek Yarımadası Milli Parkı ve park içinde yer alan koyları ve içmeleriyle Kuşadası, her yıl ilkbahar, yaz ve sonbahar aylarında çok sayıda ziyaretçi ağırlamaktadır.
Kuşadası çağlara göre değişen yerleşimlerden oluşmuştur. Milli parkın kuzeydoğusundaki Dilek Tepesi’nin eteğinde, on iki İon kenti birliğinin toplanma yeri olarak bilinen Panionion’un sur duvarları ve meclis binasının kalıntıları günümüze ulaşmıştır. Burada, Venediklilerden kalma kaleyi ve Anaia kentini gezebilirsiniz.
Pygale Antik yerleşimi ile kayalara inşa edilmiş bir Osmanlı Kalesine ev sahipliği yapan Güvercin Adası ise, Osmanlı Devleti’nin korsanlara karşı kullanılan önemli bir deniz savunma merkezi olarak görülmesi gereken yerler arasındadır. Kuşadası’nı çeviren surlar da Osmanlı Devleti’ne aittir.
Kuşadası Marina ve harikulade limanı sayesinde, yatlar ve tur gemileri için ideal bir konaklama ve alışveriş bölgesidir. Yat limanı, kruvaziyer gemilerinin yanaştığı iki adet iskelesi ile turizme kucak açan Kuşadası, Türkiye’nin ikinci önemli deniz kapısıdır. Limanda sürekli sefer yapan yolcu motorları bulunmaktadır. Ayrıca, Mavi Tur yapan yat ve tekneler de limanda sizleri masmavi ve serin sularla buluşturmak için beklemektedir.
Güvercinada Kalesi
Kuşadası’na adını veren Güvercinadası’nda bulunan kale, doğal bir kayalık üzerine taş ve tuğla malzemeden inşa edilmiş olup Kuşadası Körfezi’nin ağzında limanı koruyan bir konumda yer almaktadır. Tarihin ünlü seyyahlarından Evliya Çelebi 1671’de Kuşadası’nı ziyaret etmiş ve Seyahatname adlı eserinde Güvercinada Kalesi’ne her yıl 100.000 kuş gelip ziyaret ettiğini, tılsımlı bir adacık olduğunu yazmıştır.
Miletus & Didyma
Uygarlığın, kültürün, sanatın, bilimin başkenti Milet (Miletos), 3500 yıllık geçmişiyle insanlık tarihinin en önemli kentlerinden birisidir. Pozitif bilimin temeli kabul edilen, doğayı sorgulayıp, gözlemleyen, düşünerek anlamaya çalışan insanların yurdudur. “Filozoflar şehri” olarak da bilinen Milet, filozoflar Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes ile şehir plancısı Hippodamos gibi tarihe mal olmuş birçok şahsiyet yetiştirmiştir. 2600 yıl önce özgür düşüncenin hâkim olduğu Milet, cazibe merkezi olmuş, Batı Anadolu kıyılarında gelişen İyonia uygarlığının en büyük kenti haline dönüşmüş, dünyanın dört bir tarafından insanların geldiği, yaşadığı kozmopolit bir yer, bir uygarlık başkenti olmuştur.
Milet, Menderes Ovası'nın güneybatı sınırında, Söke ile Didim arasında, trafik yoğunluğu olmayan bir bölgede yer alır. Çevresinde büyük şehirler yerine, birkaç güzel köy bulunmaktadır: kuzeyinde Doğanbey, batısında Batıköy, güneyinde Akköy ve hemen yanında Balat. Dilek Yarımadası Millî Parkı, Milet'in batısındaki Menderes deltasına kadar uzanır.
Helenistik dönemde, Güney Agora'yı çevreleyen geniş stoalar inşa edilmiştir. Agora, bugün yemyeşil tarlaların altında gizlenmiş olsa da stoaların masif altyapıları arazide rahatlıkla görülebilmekte, Helenistik ve Roma dönemlerindeki şehir merkezinin büyüklüğü hakkında bir fikir vermektedir. Milet tiyatrosuna sadece 150 metre uzaklıkta olan hamamlar ise Roma İmparatoru Marcus Avrelius tarafından yaptırılmıştır. İmparator’un eşi Faustina adına yaptırdığı bu hamam belli dönemlerde onarımdan geçmiştir.
Burada bulunan Musa (İlham Perileri) heykelleri şu anda İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. Hamamın büyük bir havuzu ve havuzun kenarında çeşme olarak kullanılan bir aslan heykeli ise Milet Müzesi’nde bulunmaktadır.
Faustina Hamamı oldukça iyi korunmuştur. Son yıllarda gerçekleştirilmiş olan kapsamlı restorasyon çalışmalarından sonra bu komplekslerin büyüklüğü, mekânsal çeşitliliği ve zengin iç donanımları ortaya çıkmıştır. Kentte Faustina Hamamı dışında, Humeitepe ya da Capito Hamamları gibi büyük hamamların yanında, İlyas Bey Cami'nin güneyindeki Güney Şehir Hamamı gibi çok sayıda küçük hamam da bulunmaktadır.
Günümüzde antik kentte tiyatro ve üzerine konuşlandırılmış kale ile birlikte kervansaray, Faustina hamamı, Serapis tapınağı, agoralar, İlyas Bey Külliyesi, liman anıtı ve şehir alanı kalıntıları ziyaret edilebilmektedir.
Yüzyılı aşkın bir süre önce kazılmaya başlayan Milet’ten gelen pekçok önemli buluntu ören yerinin hemen kenarında yapılan arkeoloji müzesinde sergilenmektedir.
Didim Marina
Ege Denizi’nden her yönde gidiş geliş yapan yatların rotası üzerinde bulunan marina, Çeşme, Kuşadası, Bodrum, Datça, Marmaris, Fethiye güzergâhında seyreden yatların da uğrak yerdir.
Apollon Tapınağı
İon tarzında yapılmış dünyanın en büyük üçüncü tapınağı olan Apollon Tapınağı, Yenihisar ilçe merkezinde, bir kehanet merkezi olan Didyma kutsal alanı içinde bulunur. Didyma kentine dair ilk yazılı kaynak olan Herodot, M.Ö. 600’lerde Mısır Kralı II. Nekho ve Lidya Kralı Kroisos’un Didyma’daki Apollon mabedine adaklar sunduklarını nakleder. Apollon Tapınağı, Artemis’in ikiz kardeşi Apollon adına, Efes’teki Artemis Tapınağı’nın bir benzeri olarak, Brankhid kahinleri için yapılmıştır. Strabon’a göre; “Dünyanın en büyük tapınağı olduğundan çatısı örtülememiştir.” Arkaik devirde çok ünlü olan Apollon’un kutsal yeri Persler tarafından M.Ö. 494’de tahrip edilmiş, Büyük Aleksander, Seleukoslar, Bergamalılar ve Romalılar zamanında yeniden kurulmuş ve eklemeler yapılmıştır. Anadolu’nun en ünlü kehanet merkezi olan tapınak M.S. 385’de Theodosios’un emri ile tamamen önemini yitirmiş, Hristiyanlığın yaygınlaşması ile mabedin yapımı hiçbir zaman tamamlanamamıştır. Günümüzde orta avluda görülebilen temeller erken tapınağın kalıntılarına işaret eder.
Aphrodisias
UNESCO dünya mirası olan bu antik kent ilk Roma imparatoru olan Augustus’un “Anadolu’da ki en sevdiğim kent” olarak andığı kenttir. Mermer ocaklarına yakınlığı nedeniyle neredeyse bütün şehir mermerden yapılmış ve şehir bir heykeltraşlık üretim merkezi ve okulu olmuştur. Doğayla bir uyum içinde tasarlanan kent merkezi kamu binalarıyla, Afrodit tapınağıyla, havuzlu agorasıyla, tiyatrosuyla ve 35000 kişilik bugün bile kullanılabilecek derecede iyi korunmuş stadyumuyla arkeolojik bir ziyafet sunar.
Magnesia ad Meandrum
Germencik ilçesine bağlı kent, efsaneye göre Thessalia’dan gelen Magnetler tarafından kurulmuştur. Diodoros, Menderes Nehri’nin sürekli yatak değiştirip taşması sonucu meydana gelen salgın hastalıklar ve Pers tehlikesine karşı Atinalı Thibron’un kenti M.Ö. 400-399 taşıdığını yazmaktadır. Kent Priene, Ephesos ve Tralleis üçgeni arasında ticari ve stratejik açıdan önemli bir konuma sahipti. Magnesia’nın günümüzdeki ünü ve önemi, tasarım ve uygulamalarıyla günümüze kadar ulaşmış olan mimar Hermogenes’ten kaynaklanmaktadır. Vitruvius Hermogenes’in baş eserinin Magnesia’daki Leukophryne Tapınağı olduğunu söylemektedir. Hermogenes bu tapınağı arkaik döneme ait ilk tapınağın yıkıntıları üzerine Hellenistik Dönem’de inşa etmiştir. Tapınak İon düzeninde yapılan Anadolu’nun Helenistik dönemdeki dördüncü büyük tapınağıdır.
Artemis kutsal alanında yürütülen kazı çalışmaları sonucunda, tapınağın önündeki altar ile agora arasında mermer döşemeli tören alanı ortaya çıkartılmıştır. Tören alanı çevresi boyutları 3 metreye ulaşan tanrı kabartmalarıyla kaplı olup, önünde kurban halkaları yer almaktadır. Agoraya, Artemis kutsal alanından kutsal bir kapıdan girilir.
Dini amaçlı törenlerde kullanılmak üzere yapılmaya başlanan ama tamamlanamayan Theatron ve 32 kişilik Latrina (genel tuvalet) Magnesia’nın önemli diğer yapıları arasında yer alır. Magnesia’da bugün kısmen görülebilen diğer yapılar arasında ise Milet’teki Faustina Hamamı’nın bir kopyası olan hamam, Odeon, Stadion, spor ağırlıklı bir eğitim merkezi olan Gymnasion, Roma Tapınağı, Bizans Suru ve 15.yüzyıla ait enine planlı Çerkez Musa Cami sayılabilir.
Alabanda Antik Kenti
Alabanda adının Karia dilinde Ala (at), banda (yarış) anlamına gelen kelimelerden türediği sanılır. Bizanslı tarihçi Stephanos tarafından aktarıldığına göre, Kral Kar’ın oğlu Alabandos’un bir at yarışını kazanması nedeniyle kente Alabanda adı verilmiştir. Cicero ise Tanrılar Dünyası isimli eserinde kentin adını Kar Tanrısı Alabandos’tan aldığını söyler.
M.Ö. 70 yılında Roma’nın Anadolu’ya tamamen egemen olmasından sonra Alabanda 21. kent olarak Asya eyaletine katılır. M. Antonius tarafından M.Ö. 48 yılında Ephesos’un eyalet başkenti ilan edilmesi ile bölge başkenti olur ve Miletos, Piriene, Tralleis ve Nysa buraya bağlanır. Antik kentin ortasından geçerek Alinda’ya ulaşılmaktadır.
Alinda Antik Kenti
Önemli Karia kentlerinden biri olan Alinda hakkında çok fazla bilgiye sahip olunmamakla birlikte, Strabon’a göre; Hekatomnos’un kızı olan Ada, kardeşi Piksodaros tarafından Halikarnassos’tan kovulunca M.Ö. 340 yılında Alinda’ya çekilmiş ve bu şehri kendisine başkent yapmıştır. Alinda bir süre Aleksandria olarak adlandırılır. Bu dönemde Alinda kenti Grek kültünü benimsemiştir. Roma Dönemi’nde de önemini sürdüren kent M.S. 3.yüzyıla kadar kendi adına para basmıştır. Alinda Bizans Dönemi’nde Aphrodisias Metropolitliği’ne bağlı piskoposluk merkezi olmuştur.
Alinda Antik Kentinin etrafı, günümüze dek oldukça iyi korunmuş durumdaki sur duvarları ile çevrilidir. Alinda’da bugün ayakta kalan en önemli yapı agoradır. Dikdörtgen planlı yapının güneyinde üç katlı pazar yapısı yer alır. Doğu-Batı yönünde uzanan yapı Akropolün güneybatı eteğinde doğal bir eğim üzerinde kurulu tiyatro yer alır. Tiyatro yapılan ilavelerle Roma Dönemi’nde de kullanılmıştır. Karpuzlu ilçesinin evleri arasında görülen Karia tipi lahitler, Alinda nekropolünün şehrin güney eteğinde yoğunlaştığını kanıtlamaktadır.
Dilek Yarımadası
Büyük Menderes Deltası Milli Parkı
Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı, barındırdığı yüzlerce kuş türü, sualtı zenginlikleri, tarihi ve kültürel çeşitliliğiyle adeta bir doğa harikasıdır. Maki florasının Türkiye’deki en iyi örneklerine sahip olan yarımada zengin florası ile eşsiz bir botanik bahçesi olup, Ege Bölgesi’nde göçmen kuşlar için önemli yaşam alanlarından biridir.
Kuşadası, Söke ve Didim ilçe sınırlarında yer alan Milli Park, Akdeniz’den Karadeniz’e kadar tüm Anadolu’da var olan bitki türlerinin doğal olarak bir arada görüldüğü bir doğa müzesi olma özelliği ile Avrupa Konseyi tarafından Avrupa Biogenetik Rezervleri Şeması’nda “Flora Biogenetik Rezerv Alanı” olarak kabul edilmiştir. Büyük Menderes Nehri ile birlikte bu alan içerdiği biyolojik çeşitliliği, nesli tükenmek üzere olan canlıları ve endemik türleri ile uluslararası düzeyde önem taşır.
Yarımada, Sportif Olta Balıkçılığından, Bisiklet Sporuna, Doğa Yürüyüşünden, Yabani Hayat ve Kuş Gözlemciliğine pek çok alternatifi bir arada sunmaktadır. Seyir Terası, benzersiz doğası ve izlemeye doyamayacağınız manzarasıyla fotoğrafçılık tutkunları için oldukça idealdir.
Tertemiz Sularıyla Mavi Bayraklı Plajlar
Üç mevsim boyunca deniz turizminin yoğun yaşandığı ve 148 km kıyı şeridi ile masmavi denize, eşsiz koylara sahip Aydın, Kuşadası ve Didim ilçelerindeki mavi bayrak belgeli plajlar ile öne çıkmaktadır. Yerli ve yabacı turistler tarafından büyük ilgi gören Pigale Plajı, Güzelçamlı Plajı, Yavansu ve Aslanburnu Plajları gibi ve Kadınlar Denizi Plajı, Sevgi Plajı, Güvercinada Plajı, Altınkum Plajı, Akbük Plajı, Tavşanburnu Plajı başta olmak üzere toplam 35 mavi bayraklı plaja sahip Aydın’da yeşil ve mavinin eşsiz buluşmasına tanık olabilirsiniz. Akdeniz ikliminin ılıman havasının hâkim olduğu Aydın’da su altı ve su üstü sporları olanakları oldukça zengindir.
Kuşadası Körfezi’nin derinliklerini keşfetmek için su altı dalışı,
Kıvrımlı nefis kıyıları kuş bakışı izleyebilmek için parasailing,
Rüzgârın tatlı esintisini hissetmek için uçurtma sörfü,
Birbirinden güzel koylarda rahatlamak için tekne turları tercih edebilirsiniz.
Kadınlar Denizi Plajı
Kuşadası’nın en popüler plajlarından biri olan Kadınlar Denizi Plajı kumlu sahili, 20-30 metre sonra derinleşen sığ denizi ile aile tatillerine oldukça uygun bir plajdır. Yazın oldukça yoğun olan plaj, çocuklarıyla eğlenceli ve rahat vakit geçirmek isteyenler tarafından ilgi görmektedir. Kaliteli standartlarda hizmet veren birçok konaklama tesisi ve kiralanabilen yazlık evlerin bulunduğu plaj bölgesi Kuşadası şehir merkezine çok yakındır. Renkli gece hayatı ile de dikkat çeken Kadınlar Denizi Plajı çevresinde geniş çeşitlilikte alışveriş ve yeme- içme olanakları da bulunur.
Güvercinada Plajı
Denize sıfır konumlanan ahşap iskelesi, tarihi Güvercinada Kalesi etrafında bulunan kaliteli yeme-içme tesisi, temiz denizi ile dikkat çeken Güvercinada Plajı, Kuşadası’nın sevilen ve mavi bayraklı plajlarındadır. Güvercinada Kalesi’ne doğru giden yol güzergahında bulunan plaj, kayalık bir bölgede olmasına rağmen tertemiz sularda yüzmenin keyfini yaşamak isteyenleri kendine çekmektedir.
Pigale Plajı
Kuşadası’nın kuzeyinde bulunan Pygale Antik Kentinin kalıntıları ile çevrelenen Pigale Plajı adını antik kentten alır. Kuştur Plajı olarak da bilinen halka açık plajlardan biri olan Pigale Plajı yakınında tatil köyü bulunmaktadır. Kumlu sahili, temiz suları ile yaz mevsiminde tercih edilen plajlardır.
Altınkum Plajı
Temiz suyu ve kumlu plajı ile mavi bayrak belgeli bir plaj olan ve Didim’de bulunan Altınkum Plajı, yılın büyük bölümünde güneş ışığından bol bol yararlanmak mümkündür. Doğal deniz akıntısı ile suyunun temizliğini devamlı koruyan doğa harikası bu plajda ziyaretçiler için pek çok alternatif bulunmaktadır. Civardaki her biri ayrı güzellikteki koylara yolculuk yapmak için günlük tekne turlarından yararlanılabilir.
Didim Akbük Plajı
Denizin ve doğanın tadını doyasıya çıkarabileceğiz keyifli tatil noktalarından olan Didim Akbük Plajı, merkeze 20 km uzaklıktadır. Popüler sahillerden biri olarak temiz denizi ve diğer plajlara nazaran sakinliği ile tercih edilmektedir. Akbük merkeze giden istikamette bulunan Sahte Cennet Plajı ile birlikte Akbük Plajı Aydın’ın mavi bayraklı plajlardandır.
Tavşanburnu Plajı
Didim’in mavi bayraklı plajlarından olan deniz ve ormanın buluştuğu doğa içinde daha sakin plajlardan biridir. Didim Yalıköy’de bulunan Tavşanburnu Tabiat Parkı içinde bulunan plajın çevresinde yeme-içme ve sosyal olanaklar, kamp alanı bulunmaktadır.
Beşparmak Dağları ve Antik Latmos Kayalıkları
Antik dönemlerde kutsal bir önemi olan Latmos, kayaçların uzun yıllar boyunca aşınmasıyla ilginç doğal kaya oluşumlarını barındırmaktadır. Bafa Gölü çevresindeki Latmos Dağları’nda günümüz adıyla Beşparmak Dağları’nda üzerinde Luvi hiyeroglifleri bulunan bir kitabenin keşfedilmesi insanlık tarihinin geçmişine dair derin bilgileri açığa çıkarmıştır.
Latmos Dağı’nın eteklerinde, bir mağarada bulunan M.Ö. 7000-8000 yıllarına tarihlenen ve insan ağırlıklı figürlerin kullanıldığı prehistorik kaya resimleri bölgedeki kültürel yaşamın zenginliğini ve yerleşik hayatın varlığını göstermektedir. Geçmiş yıllardan beri zeytinliklere ve manastırlara ulaşım ve ayin yürüyüşü amaçlı kullanılan patika yoldan 45 dakikalık bir yürüyüş ile mağaraya ulaşılabilir. Latmos’un ilginç kaya oluşumları arasında kaybolmuş gibi görünen Yediler Manastırı kayaların üzerine resmedilmiş freskler ile görülmeye değer bir hazinedir. Latmos Kayalıklarında birçok Bizans manastırı, keşiş mağara ve barınakları bulunmaktadır.
Bafa Gölü Tabiat Parkı ve Heraklia Antik Kenti
Ege Bölgesi’nin en büyük gölü olan Bafa Gölü, Büyük Menderes Deltası’nın güneydoğusunda yer alır. Latmos Körfezi’nin Menderes Nehri’nin getirdiği alüvyonlarla önünün kapanması sonucu oluşan göl hafif tuzlu olup birçok kuş türünü barındırmaktadır. Ilgın, zeytin ve kızılçamları ile çevrelenen Bafa Gölü su kuşlarının önemli bir kışlama alanıdır.
Gölün doğusunda Herakleia Antik Kenti, kuzeybatısında Myus Antik Kenti ile güneybatısında Aissessos Antik Kenti yer almaktadır. Bafa Gölü ile Herakleia Antik Kenti’nin buluştuğu nokta, doğa ve tarihin muhteşem birlikteliğiyle en etkileyici güzelliklerinden birini oluşturmaktadır. Bizans Dönemi’nde piskoposluk merkezi olan Herakleia, Hristiyanlar için önemli bir ibadet merkezidir. Prehistorik dönemden kalma izlerin görülebildiği Heraklia gizlenme olanağı sağladığı için birçok manastır ve ibadethanenin kaya kovuklarına oyulmasına neden olmuştur.
Kuş Gözlem Alanı
Aydın ve Muğla ili sınırları içerisinde kalan Bafa Gölü önemli kuş alanlarındandır. Bataklık kırlangıcı ve mahmuzlu kız kuşunun üreyen popülasyonları ile ÖKA (Önemli Kuş Alanı) statüsü kazanmıştır. Büyük Menderes Deltası’ndan gelen Tepeli Pelikan yıl boyunca gölde görülebilir. Bafa Gölü kışlayan su kuşları açısından büyük önem taşır. Küçük Batağan, Bahri, Kara Boyunlu Batağan, Karabatak, Küçük Karabatak, Boz Ördek, Elmabaş Patka ve Sakarmeke kışlayan başlıca türlerdir. Su seviyesinin yüksek olduğu Ekim- Nisan ayları arasında Kızıl Şahin başta olmak üzere birçok yırtıcı kuş türü görülebilir. Kuş gözlemciliği yapanlar ve ilgi duyanlar bu bölgede duraklayarak farklı kuş türlerinin yaşamlarını rahatlıkla gözlemleyebilirler.
Eski Doğanbey Köyü
Söke ilçesine 30 km. uzaklıkta Dilek Yarımadası içinde bulunan eski Doğanbey Köyü, Kurtuluş Savaşı sırasında mübadele sonucunda Yunanistan’a göç eden Rumlardan kalma bir köydür. Rumca odalar anlamına gelen “Domatia” ismiyle kurulan köy zaman içinde “Doğanbey” ismini almıştır. Sırtını Mykale Dağları’na (Dilek Dağları) yaslamış olan köyde bulunan konut, dükkân, hastane ve çeşme gibi yapılar geç Osmanlı dönemi mimari özelliklerini yansıtırlar. Geçmişte mübadele sonucu yerleşen köylüler tarafından terk edilen evler, günümüzdeki yeni sahipleri tarafından aslına uygun şekilde restore edilmekte ve estetik bir yapıya kavuşmaktadır. Özellikle mimarisiyle büyük ilgi çeken, taş işçiliğinin güzel örneklerini oluşturan taş evleri, dar sokakları ve doğal güzellikleri ile görülmeye değer bir köydür. Fotoğraf tutkunları ve otantik yaşamı deneyimlemek isteyenler tarafından ilgi görmektedir.
Arpaz Kalesi
Nazilli ilçesinde bulunan kale, 18. yüzyıl Osmanlı dönemi yapıtıdır. Nazilli’ye bağlı Esenköy’de bulunan yapı grubu, bir Karia kenti olan Harpasa Kalesi’nin eteklerinde kurulmuştur. Bazı kaynaklarda buranın ismi Arpaz Kulesi olarak da geçmektedir. Akçay’a kadar uzanan ekili araziyi kapsamı içine alan büyük çiftlik işletmesinin sahibi Arpaz Beyleri tarafından 19.yüzyıl başlarında inşa ettirilmiştir. Ancak 17. ve 18.yüzyıllara ait Osmanlı Dönemi kalıntılarına rastlanması yapının daha erken bir dönemlerde yapılıp sonradan yenilendiğini düşündürmektedir. Arpaz Kalesi, bey konağı, güvenlik kulesi, ambar, ahırları ve müştemilatı ile bir şatoyu andırır.
Körteke Kalesi
Aydın’ın Bozdoğan ilçesi sınırlarında bulunan Arapapıştı Kanyonu etrafında bulunan köylerden Roma ve Bizans dönemlerine ait şehir kalıntıları mevcuttur. Kanyon civarındaki köylerden Körteke köyü içinde Körteke Kalesi (Kale Tepe) bulunmaktadır. Kalenin bulunduğu tepede Karia döneminden kalma leleg tipi kentlerinden biri olan ve Xyatis antik kentine ait olduğu tahmin edilen kalıntılar görülebilmektedir. Kayalık tepe üzerinde akropol, doğu ve batıda birer kule ve ortada bir sarnıç bulunmaktadır.
Öküz Mehmetpaşa Kervansarayı
Küçük bir iç kale görünümünde olan Öküz Mehmetpaşa Kervansarayı, günümüzde otel ve turistik tesis olarak kullanılmaktadır. Moloz taş ve devşirme taş malzeme kullanılarak inşa edilen kervansarayın en üst kısmı üçgen uçlu ve sivri dendanelidir. İki katlı olan yapıda, geniş iç avlu etrafında sıralanmış odalar vardır. Farklı dönemlerde restorasyon görerek günümüze kadar ulaşmıştır.
Cihanoğlu Cami
Aydın merkez Köprülü Mahallesi’nde bulunan Cihanoğlu Cami, Müderris Cihanoğlu Abdülaziz tarafından 1756 yılında yaptırılmıştır. Kare planlı olan ve eğimli bir arazi üzerinde inşa edilen camide moloz taş ve tuğla karışımı kullanılmış olmakla birlikte yer yer tuğlalar da görülmektedir. Caminin son cemaat yeri ve harimindeki Barok üslupla işlenen alçı süslemeler görülmeye değerdir. 18.yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı mimarisine hakim olan Barok üslubun tamamen yansıtıldığı iç mimarisinde bitki ve hayvan motifleri, kabartma motifler kullanılmıştır. Savaş ve işgal dönemlerinde zarar gören Cihanoğlu Cami çeşitli yıllarda onarılmıştır. Caminin restorasyonu 2010 yılında tamamlanarak daha estetik bir görünüme kavuşmuştur.
Balat İlyas Bey Cami ve Külliyesi
Söke ilçesi Miletos Antik Kentinin yanındaki Balat Köyü’nde buluna İlyas Bey Cami, 1404 yıllarında yaptırılmıştır. “Cuma Camisi” ismiyle de tanınan caminin yapımında Miletos antik kentinin mermer blok taşlarından yararlanılmıştır. İç ve dış mekânı düzgün mermer bloklarla kaplanan İlyas Bey Caminin taş işçiliği yönünden değerli olan sivri kemerli bir kapısı bulunmaktadır. Caminin geometrik desenlerle bezenmiş mermer mihrabı döneminin en güzel örneğini oluşturmaktadır. Menteşeoğulları döneminde bir külliye olarak inşa edilen, cami ile birlikte medrese, hamam ve imaret gibi yapıların büyük tahribatı nedeniyle restorasyon çalışmaları yürütülmüştür. Balat İlyas Bey Külliyesi’nin restorasyon projesi, Avrupa’nın kültürel miras değerlerini korumayı amaçlayan Europa Nostra tarafından 2012 yılında “tarihî yapıtların onarımı ve korunması” kategorisinde ödüle layık görülmüştür.
Eski Çine Ahmet Gazi Cami
Çine ilçesi Eski Çine Köyü’nde bulunan ve 14. yüzyılın ilk yarısında yapılan Ahmet Gazi Cami (Ulu Cami) Aydın’ın bilinen en eski camisidir. Döneminin en geniş kubbeli camisi olma özelliğiyle “Ulu” ismini taşıyan caminin 17 metre çaplı kubbesi ve 1,70 metre kalınlığında duvarları vardır. Her yönüyle tipik Beylik dönemi mimari özelliklerini taşıyan Ahmet Gazi Cami, Batı Anadolu’nun ilk Türk ulu eserlerinden biridir. Duvarları kesme taşlar üzerine moloz taşlardan inşa edilmiştir. İç duvarları oldukça sade olmasına rağmen, ahşap oyma işlemeleri, stilize bitli motifleri, çeşitli geometrik şekilleri ile dikkat çekmektedir.
Yavaş Şehir “Cittaslow” Yenipazar
Aydın’ın 40 km doğusunda, Büyük Menderes Irmağı’nın güney kıyısında konumlanan Yenipazar, kuzeye doğru ormanlarla kaplı Madran Dağının eteğinde yer alır. Tarihi M.Ö. 2000’li yıllara dayanan Orthosia Antik Kenti ilk yerleşim yeridir. Strabon’a göre Karia yerleşim bölgelerinden biri olan Orthosia’nın günümüze ulaşan kalıntıları görülebilmekle birlikte, kazılarda çıkarılan mozaiklerin bir kısmı Aydın Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.
17. yüzyıl sonunda aşiret beyi olan Cihanoğulları tarafından Yenipazar’ın bugünkü yerinde yeni bir yerleşim kurulmuştur. Nüfusunun az olması, gelenek ve göreneklerini, özgün değerlerini, mutfak kültürünü koruyabilmesi, dayanışma kültürü, samimi ve yakın insani ilişkilerin devam ediyor olması, huzurlu ve sakin bir yaşamın hâkim olması ile Türkiye’nin 18 “yavaş şehri”nden biri olmuştur.
Yemyeşil Yaylalar, Eşsiz Kanyonlar ve Mağaralar
Coğrafi yapısı itibariyle etrafı dağlarla çevrili olan Aydın’da temiz havası ve yemyeşil doğasıyla birçok yayla bulunmaktadır. Doğaseverler ve yayla turizmine ilgi duyanlar açısından hem dinlenme hem de spor yapabilme imkanlarının birarada bulunabildiği yaylalarda doğa yürüyüşleri yapabilir, yayla evlerini görebilir ve yerel kültürü deneyimleyebilirsiniz. Özgün coğrafi yapının yüzyıllar içinde oluşturduğu ve insanı cezbeden muhteşem güzellikteki kanyonlarda tekne turları, dağ yürüyüşü; doğa harikası mağaralarda ilginç oluşumları keşfetme ve doğa sporu yapabilme olanakları bulunmaktadır.
Paşa Yaylası
Aydın merkezden yaklaşık 25 kilometre uzaklıkta bulunan Paşa Yaylası, Cevizli Dağı eteklerinde 1200 metre rakımlıdır. Dağın yüksek yamaçlarında tertemiz havası olan yaylanın kızılçam, karaçam ve ardıç ağaçlarından oluşan zengin bitki örtüsü bulunmaktadır. Yayla havasında konaklamak için otel, eski yayla evleri, kamp ve piknik alanları da vardır. Adını tarihten alan yayla, Osmanlı Dönemi’nde sancak yöneten paşaların sıcak yaz aylarını yaylanın serin havasında geçirmesinden dolayı buraya “Paşalar Yaylası” da denilmektedir.
Madran Yaylası
Aydın’ın en yüksek dağı olan Madran Dağı zirvesinde yer alan Madran Yaylası, Çine, Yenipazar ve Bozdoğan ilçelerinin arasında kalmaktadır. Bozdoğan ilçesine 4 km uzaklıkta bulunan Madran Köyü’nden yaklaşık 7 km’lik bir yürüyüş ile dağın zirvesine ve yaylaya ulaşmak mümkündür. Yaz aylarında serinlemek için yerel halkın rağbet gösterdiği yaylada doğa yürüyüşleri yapabilir, yayla evlerini gezebilirsiniz. Yaylada kıl keçisi yetiştiriciliği yapıldığı için kıl keçilerini ve kıl çadırlarını görmek mümkündür. Ayrıca Osmanlı Dönemi’nde yaşamış saraylı bir ok avcısına ait olduğu tahmin edilen Madran Baba Türbesi de ziyaret edilebilir. Buraya dair ilginç bir özelliklede, dağın temiz havası ile beslenen yaylada yaşayan köylülerin kışın yağan karları kar kuyularında saklayarak yazın kar helvası yapımında kullanmalarıdır.
Kahvederesi Yaylası
Karacasu ilçesi sınırlarında, Karıncalı Dağı’nın eteklerinde yer alan Kahvederesi Yaylası farklı renklere bürünen doğal güzellikleri, yeşiller içindeki yayla evleri, çeşitli ağaç ve bitki türleriyle görülmeye değer yerler arasındadır. Sıcak yaz aylarında serin havanın tadını çıkarmak isteyen yöre halkı yaylalara ilgi göstermektedir. Kahvederesi Yaylası, şehir hayatından uzak, doğayla içiçe bir ortamda huzurlu zaman geçirmek için ideal bir yerdir. Yaylada bulunan işletmelerde doğa manzarası ve kuş sesleri eşliğinde yöresel lezzetleri tatmak mümkündür. Ayrıca doğa sporuna meraklılar için yürüyüş ve dağ bisikleti rotaları bulunmaktadır.
Arapapıştı (İnceğiz) Kanyonu
Aydın, Denizli ve Muğla illerinin sınırlarında yer alan, iç tekne turizmine uygun noktalardan biri olarak Arapapıştı Kanyonu diğer adıyla İnceğiz Kanyonu keşfedilmesi gereken bir doğa harikasıdır.
Aydın’ın Bozdoğan ilçesinde bulunan Kemer Barajını besleyen Akçay’ın yıllar içerisinde aşındırmasıyla oluşan Arapapıştı Kanyonu 380m yüksekliği ve 6 km uzunluğu ile eşsiz bir doğa ziyafeti sunmaktadır. Doğal oluşumları bünyesinde barındırmasının yanında Antik dönemden kalma şehir kalıntıları ile de tarih ve doğanın birleştiği nadir alanlardandır. Akçay Vadisinde iki göl arasında bulunan kanyon, Antik dönemden beri insanların gizlenmek ve dini hayat sürdürmek için kullandıkları bir bölgedir. Kanyonun etrafında Roma ve Bizans dönemlerine ait şehir kalıntıları, civar köylerden Körteke köyü içinde bulunan Körteke Kalesi (Kale Tepe) ve Karia döneminden kalma Xyatis antik kentine ait olduğu bilinen kalıntılar görülebilmektedir. Yakın bir geçmişte keşfedilen ve Perslere ait olduğu tahmin edilen 2500 yıllık gizemli bir kaya mezarı vardır. Akçay’ın sularıyla oluşan “sıra inler” mağaraları ve Makedonya Kralı Büyük İskender’in orduları tarafından yapılan tarihi Kemer Köprüsü, barajdaki su seviyesi alçaldığında görülebilmektedir.
Arapapıştı Kanyonu içinde 1,5-2 saatlik tekne turları düzenlenmektedir. Kanyonu keşfetmenin alternatif bir yolu olarak patika yollardan doğa yürüyüşü de tercih edilebilir. Her iki şekilde de bu muhteşem doğa harikasının farklı noktalarında eşsiz kareler çekmek mümkün.
Karabağlar Kanyonu
Karacasu ilçesi Karabağlar köyü ile Aşağı Görle Köyü arasındaki yol üzerinde girişi bulunan Karabağlar Kanyonu Görle Kanyonu ile birleşmektedir. Suları Kemer Barajı Göleti’ne dökülen kanyonun uzunluğu 2,5 km olup başlangıçta su derinliği az iken ilerledikçe derinlik 50 metreyi bulmaktadır. Kanyonda ip inişi gerektiren üç adet şelale bulunur. Köy yolundan kanyonu gözlemlemek mümkündür. Bazı yerlerinde bir insanın geçebileceği kadar genişliği bulunan kanyonda doğa sporu meraklıları keyifli vakit geçirebilirler.
Sırtlanini Mağarası
Karacasu ilçesinin Yukarı Çamarası ile Narlıgedik köyleri arasında yer alan Sırtlanini Mağarası Aphrodisias Örenyeri’ne yaklaşık 10 km uzaklıkta bulunmaktadır. Toplam uzunluğu 348 metre olan mağaranın en derin noktası 32 metredir. Giriş kısmı oldukça dar olan ve ancak sürünerek girilmesi mümkün olan ağız kısmından sonra asıl mağara boşluğuna ulaşılır. Dar bir girişten sonra karşılaşılan büyük galeri şeklindeki salon kısmı sütunlarla 5-6 bölüme ayrılmıştır. Galerinin girişe yakın bölümünde görülen seramik parçaları antik bir yerleşim olduğunu düşündürmektedir. Sarkıt, dikit ve sütunlarla süslü olan ve yarasa kolonilerinin yaşadığı Sırtlanini Mağarası görülmesi gereken bir doğa harikasıdır.
Zeus Mağarası
Güzelçamlı Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı girişine 100-150 metre uzaklıkta, dağ eteğinde, içinden çıkan su kaynağının oluşturduğu oldukça derin, küçük havuz benzeri su birikintilerinin bulunduğu etkileyici güzellikte doğal bir mağaradır. Bulunduğu tepenin üst kısmında Panionion antik kenti yer almaktadır. Tam bir doğa harikası olan mağaranın suyunun çıktığı yer tam olarak bilinmemektedir. Mağaraya Zeus isminin, kardeşi Poseidon’u kızdırdığı için onun öfkesinden kaçarak bu mağaraya sığınan ve sularında yıkanan Zeus nedeniyle verildiği rivayet edilir. Zeus Mağarası, Milli Park’ı ziyaret etmek isteyenlerin mutlaka görmesi gereken saklı bir güzelliktir.